Türk edebiyatının en önemli temsilcilerinden biri olan Yahya Kemal Beyatlı, milli mücadele ve cumhuriyet döneminde başarılı çalışmalarda bulunmuş önemli bir siyaset adamıdır.Vefa İdadisi'ni (lise) bitirdikten sonra 1903'te Paris'e gitmiş, 9 yıl kalarak siyasal bigiler okumuştur. Bu dönemde Jön Türkler'le ilişki kurmuş; Ahmet Rıza, Abdullah Cevdet, Samipaşazade Sezai, Prens Şahabettin gibi dönemin ünlü kişilerini tanışmıştır. 1912 yılında İstanbul'a dönen Yahya Kemal, 1913'te Darüşşafaka'da edebiyat ve tarih öğretmenliği yapmaya başlamıştır. bir taraftan öğretmenlik bir taraftan da Âti, İleri, Tevhid-i Efkâr, Hakimiyet-i Milliye dergilerinde yazılar yazmış, ardından arkadaşlarıyla "Dergâh" dergisini kurarak yazılarıyla Milli Mücadele'yi destekledi. 1922'de barış anlaşması için Lozan'a giden kurulda danışman olarak yer almış, 1923'te Urfa milletvekili olmuş, Cumhuriyet'in kurulmasından sonra Varşova ve Madrid'de elçi, daha sonra da sırasıyla Yozgat, Tekirdağ, İstanbul milletvekilliği yapmıştır. 1949'da Pakistan Büyükelçisi iken emekli olmuş, için 1957'de Paris'e gitti. 1958 yılında bağırsak kanamasıtedavisi gördüğü Cerrahpaşa Hastanesi'nde vefat etmiştir.
Abdülmecit'in İrlanda'ya yardım gönderdiği büyük kıtlık dönemine yani 19.yy'a gitmeden önce 20. yy 'a bir uğrayalım; zira 1923 yılında yine aynı konu ile dair Yahya kemal'in bir hatırasını paylaşmak isterim.
1923 yılında Lozan’daki görüşmeler sırasında Yahya Kemal de oradadır. Avrupalı bütün delege ve temsilciler aleyhimize oy verirken, İrlanda temsilcisi her oylamada lehimize parmak kaldırır. Bu durum Yahya Kemal'in dikkatini çeker ve kendisine;
“Herkes bizim aleyhimizdeyken, siz her seferinde lehimize oy kullanıyorsunuz; bunu niçin yapıyorsunuz?” diye sorar.
İrlandalı ‘’Böyle yapmaya mecburum. Benim gibi her İrlandalı da buna mecburdur. Biz bir yandan açlık ve kıtlıktan kırılıp, bir yandan salgın hastalıkla boğuşurken (1845-1849) diğer Avrupalılar’dan hiçbir yardım ve destek görmedik. Ama sizin Osmanlı dedeleriniz, yardım olarak hem para hem de gemiler dolusu erzak gönderdiler. O zor günlerde bize insanca, dostça uzanan eli asla unutamayız. Siz her zaman desteklenmeye lâyık bir milletsiniz; bunu çok iyi hak ediyorsunuz!” diye cevap verir.
Şimdi açlık krizinin yaşandığı yıllara ve Osmanlı Devleti'nin İrlanda'ya yaptığı yardımdan bahsedelim...
İrlanda Tarihi'nin en önemli olaylarından biri olan İrlanda Açlığı (Büyük Kıtlık veya Patates Kıtlığı diye de adlandırılır) İrlanda halkının hemen hemen tek besin kaynağı olan patatesinin zehirlenmesi sonucu ortaya çıkmış, bu büyük afette yaklaşık 1 milyon İrlandalı hayatını kaybederken yine yaklaşık 2 milyonu ise çoğunlukla Amerika olmak üzere göç etmek zorunda kalmıştır.
Afetin etkileri 1849'dan 1851'e kadar sürmüştür.
Meselenin daha da dramatik yanı; o dönemde Katolik İrlanda'nın, İngiltere tarafından acımasızca sömürülüyor olmasıdır. Adanın tarım topraklarının tümü İngilizlerin elinde bulunmaktaydır. Bu toprakları 600 bin İrlandalı çiftçiye kiralıyor, aldıkları yüksek rantlarla İngiltere'de lordlar gibi yaşıyorlardı. Toprak kiraları çok yüksekti. En verimli topraklar İngiltere'ye ihraç edilmek üzere tahıl üretimine ayrılmıştı. Öylesine ki, kıtlığın patladığı 1845'te İngiltere'ye 1 milyon ton tahıl ile 258.000 koyun gönderilmişti. Patates Kıtlığı'nın yaşanmasından sonra başlayan ölümler ve göç olaylarından sonra yaklaşık 8 Milyon olan İrlanda nüfusu bir kaç yıl içinde yaklaşık 5 milyona gerilemiş, Amerika'ya göç etmek zorunda kalıp bir daha vatanlarına dönemeyen İrlandalılar ise geride pek çok hüzünlü hikaye bırakmışlardı.
İngiltere kendi topraklarında yaşanan bu afet (İrlandalıların ölümü ve göç etmek zorunda kalışına) karşısında kılını dahi kıpırdatmazken, kilometrelerce ötedeki Osmanlı devletinin sultanı Abdülmecid kayıtsız kalamamış 10.000 Sterlin yardımda bulunmak istemişti. Ne var ki bu talep Britanya Kraliçesi Victoria tarafından kendisi yardım etmemesine rağmen kabul görmemiş, kendi topraklarına dahil bir bölgeye Osmanlı Devleti tarafından yapılmak istenen nakdî yardımı engellemeyince miktarını onda bire düşürmüştür. Fakat Abdülmecid İrlanda halkını çaresiz bırakmamaya kararlıdır. onda bir tutarındaki nakdi yardımı yapmış, ilave olarak da muhtemel siyasi gerilimleri ve ulaşım güçlüklerini de göze alarak 4.000 kilometre uzaklıktaki bu fakir ülkeye tahıl yüklü gemi göndermiştir. İngilizler bu gemileri Dublin Limanı’na sokmayarak yine engel olmaya çalışsa da erzak dolu yardım gemileri yüklerini Drogheda Limanı’na boşaltarak İrlanda halkına ulaştırmıştır.
Bu hadise sonrası İrlanda Asilzadeleri Osmanlı Padişahı'na halen Topkapı Sarayı Müzesi arşivinde muhafaza edilen bir Teşekkür Mektubu gönderirler. Mektup da şöyle yazar:
"Aşağıda imzaları bulunan biz İrlanda Asilzâdeleri, Beyefendileri ve Sâkinleri, Majesteleri tarafından acı çeken kederli İrlanda Halkı'na gösterilen cömert hayırseverlik ve alâkaya en derin minnetlerimizi saygıyla takdim eder ve onlar adına Majesteleri tarafından İrlanda Halkı'nın ihtiyaçlarını karşılamak ve acısını dindirmek üzere cömertçe yapılan 1.000 Sterlinlik bağış için teşekkürlerimizi arz ederiz."
Ancak İrlanda Osmanlı Devleti'nin alicenaplığını asla unutmaz.
1995 yılında Dublin’e yetmiş mil uzaklıktaki Drogheda şehrinde tören yapılarak, Drogheda Belediyesi’nce yaptırılan bir "Şükran Plâketi", 150 yıl önce Türk Gemicilerin misafir edildiği eski belediye sarayının duvarına (şimdiki Westcourt Oteli'ne) törenle çakılır.
Drogheda’nın Belediye başkanı Alderman Frank Goddfrey törende yaptığı konuşmada şehir ambleminin Osmanlı hilâl ve yıldızı olduğunu hatırlatarak “Şükran Plâketi'miz, iki ülke insanlarının dostluk sembolü olacaktır ümidindeyim” der. Kıtlık ve Açlık Müzesi müdürü de, Türk Halkı'na ve Osmanlı Devleti’ne minnettar olduklarını vurgular.
2010 yılında bu kez sözlü teşekkür gelir… Dönemin İrlanda Cumhurbaşkanı Mary Mcaleese 2010 yılında Ankara’yı ziyaret eder ve
''19. Yüzyılda ulusumuz kıtlığa bir milyon kurban verdi. Bugün bize yardım eden Türkleri hala unutmadık. Sultanınız bize 5 gemi dolusu gıda maddesi yolladı. Drahoda kentinde bu yükler boşaltıldığında halk o kadar minnettar kaldı ki güzel ay ve yıldız sembolünü kendi sembolleri arasına kattı.'' der.